17 Şubat 2012 Cuma

Born To Be Wild

Bilenler bilir, yaradılış gereği vahşi bir mizaca sahibimdir. Eğer vahşi iseniz, Amerikan filmlerinden ve şarkılarından öğrendiğimize göre ayrıca bir de üstüne özgür olabilmek için bir motorsiklete sahip olmamız gerekir. Ben de zamanında madem vahşiyim o zaman motosiklet olayına gireyim diyip Levent Villa sürücü kursuna yazılmış bir ehliyet sahibi olmuştum. Sonra kısmet değilmiş, motor sahibi olmak nasip olmadı. Benim de özgür yanım hep bir eksik kaldı. Neyse.
Koh Phangana gelince baktım mesafeler haritadaki gibi kısa değil ve abartısız herkesin altında bir motorbike var. Ben de evvelsi gün kendime bir motorbike (bildiğimiz mobiletin modern hali) kiraladım. Günlüğü 10 TL, adada her köşe başında gazolin satıyorlar, çok pratik. İlk bindiğimde, unutmuşum tabii kullanmayı, bir bocaladım, Zonk Zonk frene basıp durdum, ama kullanması çok basit, bisikletten kolay, 10-15 dakikada alışıp en soldan (trafik tersten akıyor unutmayın) yavaş yavaş yaşlı teyzeler gibi gitmeye başladım. 30 küsur derecede kafama geçirdiğim kalın kask atom karınca imajımı pekiştiriyordu.

Hedef, bulunduğum kuzey batı ucundan güney batıdaki kasaba Thongsalaya gitmekti. Mesafe yaklaşık 15 km, yol süper asfalt, ormanların pirinç tarlalarının içinden geçiyor, her taraf vahşi orman doğa, süper manzara. Böyle olunca 15 km/h ile gitmek çok koymadı, yavaş yavaş keyfini çıkara çıkara gittim.

Thongsalaya gidince orada yemeğimi en acı şekilde yedim, üstüne litrelerce su içtim, kendime 2-3 T-Shirt aldım, tekrar kuzeye bu sefer başka güzel bir sahile doğru yola koyuldum. Burada herkes sabırlı ve sakin olduğu için yavaş gitmem, arada sırada duruvermem, sağ ile solu karıştırmam kimseyi rahatsız etmedi, kimse korna filan çalmadı. Sadece bir kavşakta dünyadaki hataları ve standarttan sapmaları tespit edip düzeltmekle görevli bir ırka ait olan bir alman şöför "spinnst du?" tarzı el kol hareketleri yapıp birşeyler söyledi, kendisinin almanlığına verdim.

Yol boyunca gördüğüm değişik hayvan mahluklarından biri olan suda serinleyen bufalo canlısı. Ben yaklaşınca bir tırsar gibi oldu, baktı zararsızım gözlerini kapayıp çamur banyosu keyfine devam etti.

Su almak için durduğum bakkalın sakinlerinden maymun bebek. Dört eli ile biberona sarılmış, gelen geçen müşterilerin sevgilisi olmuş. Diğer sakinler insan ailesi, bir köpek, bir de kedi. Kedi sıcaktan gebermiş gibi yatmış uyuyordu, 10 dakika dikkatli baktıktan sonra yaşadığına kanaat getirebildim.

Motorsiklet olayına girip Steve Mc Queene selam göndermemek olmaz. Yürü be Stevie, helal olsun sana.

Benim de Steve'den çok bir farkım yok bence. Aynı ihtişam ve karizma. Sadece motordan biraz kaybediyorum.

1 yorum:

  1. Uc senedir Almanya'da yasayan ve 'spinnst du'lari her gun duyan bir kisi olarak bu anektoda cok guldum :)

    Bu arada Koh Phangan'dayken ve Agama Okulunda'yken (evet, ben de oradaydim:) ) dikkatimi ceken seylerden biri de Alman nufusunun cokluguydu, gerci tum Guney Asya oyle.

    Sayende, doyamadigim Guney Asya'yi bir kez daha anmis oldum, kalemine saglik.

    Iyi seyahatler

    Silan

    YanıtlaSil