Bugün buradaki son günüm, yarın sabah köprüyü geçip Laosa geçiyoruz. Burada tanıştığım amerikalı çift de gidiyormuş, iyi oldu onlarla beraber gideceğim. Yalnız sağda solda Türk vatandaşlarına sınırda vize verilmiyor, Bangkokda konsoloslukdan almaları gerek gibi şeyler okudum. Yani Laosa girememe ihtimalim de var. Bu durumda bir B Planı yapmam lazım. Sanırım güneye bir adaya filan giderim. Ama buraya kadar gelip de denememek olmaz tabii. Bakalım ne olacak.
10 Şubat 2012 Cuma
Nong Khai'da Bir Gün
9 Şubat 2012 Perşembe
Nong Khai'da Yoga
İşte minik Yoga mekanımız. Mut Mee nin içinde, bahçeden yürüyerek 3 sn.lik mesafede minik bir ahşap ev. Minik bir de bahçesi var. İsmi Nong Khai Alternative Center. Bir haftalık intensiv eğitim boyunca dersler sabah 6-7 arası meditasyon, 7-10:30 arası yoga asana, sonra ara, 14-15 arası meditasyon, 15-19:30 arası pranayama (nefes çalışması), teori, tarih, felsefe ve yoga asana olarak sürdü.
Son derece mütevazi hatta çıplak çalışma salonunun baş köşesinde tabii ki Buddha duruyor. Gerçekten çok güzel ve eski bir ahşap heykeldi. Ben de Bangkokdan filan daha büyük bir Buddha alayım kendime.
Hocamız Pancho. 1982'den beri Asyada yaşayan kelimenin tam anlamıyla bir "Yogi". İnanılmaz da gitar çalıp şarkı söylüyor. Ayrıca eski hippilik günlerine dair hikayelerle kırıp geçiriyor dersin en alakasız anlarında. Kendisini tanıyınca daha iyi anlıyorsun İstanbuldaki Yoganın nasıl fiziksel akrobasi yarışmasına döndüğünü.
İngiliz Ali, amerikalı Lisa, erkek arkadaşı Roby, alman Marina. Hepsi de iyi çocuklar bir tersliklerini görmedim daha. Aliler zaten kur biter bitmez Laosa gittiler, ben kalanlarıyla (ve bir iki başka kişi ile) Reiki I 'e kaldım.
Fil turu sırasında bize verdikleri fil eğitimcisi pantalonunu aşırmış olduğum için ekstra bir pantalon almaya gerek kalmadı. Yogik kurallarla pek bağdaşmadı bu durum biliyorum ama, o tur için verdiğim parayı düşününce fili çalsam bile içim sızlamazdı sanırım.
Çok yoğundu ama nasıl başladı nasıl bitti anlamadık. Arada Mut Mee'nin bahçesi olmasa daha zorlanırdım sanırım.
Ve kursun bitişini kutlamalar. Nong Khaide ne yapılır sosyal olarak? Dışarı çıkıp Tay yenir deli gibi. Yanında da buz gibi (buzlu) Leo veya Chang birası. Hemen içmek gerekiyor sonra sulanıp birşeye benzemiyor. Normalde olmaması lazım tabii ama bu kadar sıcak ve elektriklerin kesilip durduğu biryerde ne yapacaksın?
Robi ve Lisa ve ismini bir türlü anlayamadığım tombiş ultrasempatik Tay garsonumuz. Kendisine bir top dondurma istememe rağmen kocaman bir kasede 10 top getirip midemi bozduğu için buradan teşekkür ediyorum.
Yoga Days, Chilli Nights
Herkesin güldüğüne bakmayın. Ultra chilli 40 tane yemek sipariş edilmiş ortaya, herkes herşeyden yiyip silip süpürmüş, şimdi de fotodakilerin yarısı tuvalete gitmek, diğer yarısı da kafalarını bir kova buzlu suya sokmak için saniyeleri sayıyor.
8 Şubat 2012 Çarşamba
Farklı Hayatlar #1
Yoga grubundan arkadaşım Allyson (Ali) ve erkek arkadaşı Keith. İngilizler ve süper tatlı komik matrak tipler. En iyi anlaştığım insanlar burada. Mayıs 2011'den beri yoldalar. Kuzey Londradaki dairelerini kiralamışlar ve İspanyadan yola çıkmışlar. 9 ayda 14 ülke gezmişler. Geçen ay Laosda bir ay geçirmişler, çok sevmişler ama vizeleri bitmiş, bu yüzden Nong Khaie geri dönüp Tay vizelerinin bitmesini bekliyorlar, sonra tekrar bir ay Laosda kalacaklar. Yolda en çok sanırım Sri Lankayı beğenmişler. Keith internet üzerinden bir derginin editörlüğünü yapıyor, zaten Asyada dolaşmak için çok para da gerekmiyor. Ali en çok Keith'in çamaşır yıkamakdan hoşlanmamasından şikayetci. "Kirli bir iççamaşırı güzelce katlayıp düzenli bir şekilde çekmeceye yerleştirirsen kendiliğinden temizleniyor." diyor Keith bu duruma. Önümüzdeki mayısda Yeni Zelandaya uçuyorlar. Tüm adayı kuzeyden güneye kateden yeni bir trekking yolu açılmış. Onlar da koca Yeni Zelandayı yürüyerek katedecekler. 3000 km, tahmini bitiriş süresi: 6 ay.
Blog sakinleri olarak bu sempatik çiftimize yolları açık olsun diyoruz.
7 Şubat 2012 Salı
You Can Check Out Any Time You Like (But You Can Never Leave)
6 Şubat 2012 Pazartesi
Monkchat
Ben: Budizm, en öne çıkan düşüncesi tüm hayatın acı çekmekten oluştuğu (suffering), değl mi?
Nan: Evet hayat acı çekmekten oluşur, doğum, hayat, ölüm hep acı doludur. Bu acıların bazıları bizim dışımızda kaynaklıdır, tabiat gibi mesela bir deprem, veya ölüm. Ama çoğunluğunu kendimiz oluştururuz arzularımız (desire) veya bağımlılıklarımız (attachement) sayesinde. Ama bunu görüp arzulamayı ve bağımlı olmayı bırakmaya başlayınca, acı da azalıyor. Arzuladığımız zaman mutlu olacağımızı düşünüyoruz ama bu hiçbir zaman olmaz. Para arzulayın, ulaştığınızda daha mutlu olmazsınız, sadece daha çok arzularsınız. Ta ki doyumsuzluk ve mutsuzluk sizi durdurana kadar. Sonu olmayan bir mutsuzluk girdabıdır bu. Geçici, devam etmeyen, ölümlü (impermanent, inconsistent) herşeyi arzu etmek ve ona bağlanmak mutsuzluk ve acı getirir. Dünyada da geçici olmayan hiçbirşey yoktur, dünyanın kendisi bile geçicidir.
B: Dışsal bir acıyı nasıl dindirebiliriz? Mesela karın ağrısını.
N: Dışardan kaynaklanan bir acıda, acının kaynağı insanın bu acıya bağlanmasıdır. Neden ben? Neden benim karnım ağrıyor? Ağrıyı kişiliğinin bir parçası haline getirmezsen ve kendin gibi gelip geçici bir şey olduğunu kabullenirsen bu acının da azaldığını görebilirsin. Şu anda benim gerçeğim ağrı ve bir daha bunu yaşamamak için ne yapabilirim, diye düşünebilirsin mesela.
B: Karın ağrısı kolay bir örnek oldu, ama mesela ölüm kabul etmesi daha zor bir gerçek.
N: Neden öyle olsun ki? Burada insana tek zor gelen o kişiye olan bağımlılığını bırakması oluyor. Oysa ki o kişileri sahiplenmeye hakkımız yok, onların kendi özgür kişilikleri var. Onlara bağlanmak bize bir kimlik kazandırıyor ve bu kimliği kaybetmeye korkuyoruz, sorun kendi içimizde. Herşey değişir, herşey son bulur, dünyanın kendisi bile, değişmeyen tek gerçek budur. Bu yüzden "şey"lere, formlara bağlanmak mutsuzluk ve acı getirir. Paraya, insanlara, eşyalara, ilişkilere, kendine, hayata bağımlı olmak acıyı getirir, çünkü bunların hepsi geçicidir. Bunun üzerine düşünüp kabul etmeye doğru bir adım atarsanız, acıdan aydınlanmaya doğru bir adım atmış olursunuz.
B: Arzulardan uzaklaşmak sizin için daha kolay olabilir, ama manastırda değil, şehirde yaşayan biri için daha zor.
N: Evet, toplum ve çevre insanı çok etkiler. Bu yüzden gezip görmek, öğrenmek çok önemlidir. Daha spiritüel bir hayat istiyorsan, bu hayat tarzına daha uygun bir yere taşınmak isteyebilirsin.
B: Ben kendi yerimde istediğim hayatı sürmeyi tercih ederim. Çünkü kendimi daha mutlu ve rahat hissediyorum.
N: Görüyormusun, bu da bir bağımlılıkdır (attachement). Sevdiğin insan ve yerlerden uzaklaşmak istemiyorsun çünkü sana bir kimlik veriyorlar. Bunlar da hep geçici şeyler. Kolaylıkla burada (Tayland) da doğmuş olabilirdin, ve senin için hiçbirşey farketmezdi, aynı şekilde mutlu olurdun. Kendini formlardan koparabilirsen acıdan uzaklaşabilirsin ancak.
B: Zaman nedir peki?
N: Aslında var olmayan, insanların hayatları kolaylaşsın diye icat ettikleri birşey. Geçmiş, gelecek, dün, pazartesi filan yokdur aslında, sadece sonsuza uzayan bir şimdi vardır. Dünyadaki ilk insanın ilk gününü hayal et, yarın, gelecek ona birşey ifade edermiydi? Şimdi neden etsin?
B: Zaman da insanların bağlanıp kimlik yarattıkları birşey mi yani?
N: Evet, geçmiş kimlik yaratıp bağlandıkları, gelecek ise ölüm korkularını yenmek için şimdiyi unutup devamlı peşinde koştukları birşeydir. Halbu ki ikisi de gerçek değildir, sadece hayaldir. İnsanlar hayatın ne olduğunu anlamıyorlar, ellerinde sadece şimdi'nin olduğunu farketmiyorlar.
5 Şubat 2012 Pazar
Mekong Nehri
Geçen pazartesiden beri buradayım. Hayat da nehir gibi çok yavaş ve sakin akıyor burada. Yoga dersleri başladı, beşinci güne geldik bile. Her sabah gün doğmadan kalkıp başlıyoruz. Derslerin fiziksel ağırlığı çok değil, benim gibi 2-3 ay mata çıkmamış bir tembel bile kolayca altından kalkabiliyor. Diğer taraftan meditatif, felsefi, tarihsel altyapı ve teori çok güzel ve ilginç anlatılıyor. Buradaki hayat ile ilgili daha detaylı yazı hazırlanıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)