29 Ocak 2012 Pazar

Kırmızı Acı Çili Biberleri








Tay mutfağında genelde bir lokantaya giderseniz size soruyorlar, acısız mı istersiniz, orta mı yoksa acı mı olsun? diye. Acısız dedikleri bizim acılı adana kıvamında orta derseniz ciddi bir dayanıklılık testine tabi oluyorsunuz. Acılı Tay yiyen batılı ile hiç karşılaşmadığım için nasıl birşey olduğunu soramadım. Bu ya bir şehir efsanesi ya da adamları bir yerlerde karantinada tutuyorlar.

Neyse, ben de ikinci günümde bari şehirdeki sayısız Cooking Schooldan birini deneyeyim dedim. Gerçekten burasının turizminin önemli parçalarından biri Thai Cooking. Turistler koşa koşa bir günlerini yemek kursuna veriyorlar. Biz herkese uyacak Türk mutfağını, bu kadar az kişiye hitap eden Tay mutfağı kadar pazarlayamıyoruz mesela. Neyse, bu şu anda benim derdim değil diyip saat 9:00 da lobide beklemeye başladım. Dakik bir şekilde genç bir hanım geldi, beni ve başka otellerden değişik benim gibi tipleri toplayıp şehir içindeki büyük bahçeli yemek okuluna getirdi. Burada yaklaşık 25 kişi şehirde ders alacaklar ve şehir dışındaki çiftlikde ders alacaklar olarak ikiye ayrıldık. Ben en çok italyan çift Ludo ve kız arkadaşı Aleksandrayı sevdiğim için onlarla takıldım genelde. Burada yürüyerek büyük bir pazara geldik, bize değişik Tay mutfağında kullanılan malzemeler anlatıldı. Biraz da alışveriş yaptık, sonra arabalara atlayıp şehrin 30-40 km dışındaki çiftliğe gittik.

Çiftlik harbiden süper. Her türlü sebze meyve organik olarak yetiştiriliyor, gezmesi çok keyifli oldu. Yemek istasyonları vb de çok şık ve profesyonel ayarlanmış ve herşey o kadar iyi organize edilmiş ki, herkes 6 kategoriden (her kategoride 4 yemek var) değişik birşey yapmak istese bile çok güzel malzemeler önüne geliyor, başka insanlar sıkılmadan anlatılıyor ve herkes çok mutlu pişirip yiyor.

Ben şahsen Pad Thai, Papaya Salad, Sticky Rice with Mango, Tom Yum Çorbası ve Kırmızı Körili Tavuk yaptım. Sonra da süper afiyetle yedim. Günün sonunda Tay yemeğine ve acıya o kadar doymuş olduk ki herhalde 3-4 gün Tay yemeyiz dedik, ama ben o akşam koşa koşa gene benim lokantada acılı karides yedim. Bu kadar sarımsak ve acılı çili yediğimi hatırlamıyorum. Bunun acısı bir yerden çıkacak diye korkuyorum ama şimdilik çok da iyi hissediyorum.

Tay pişirmek ile ilgili vardığım kanı da şu ki, orjinal Tay pişirmenin bizim İstanbulda öğretilen şeylerle çok alakası yok. İstanbulda hem elde ne varsa o kullanılsın mantığı var hem de biraz ağız tadına uydurma olayı. Diğer taraftan gerçek Tay yapmak imkansız, nerede bulacağım Hindistan Cevizi kreması, Palmiye şekeri ve olmamış yeşil Papaya??? Ama Pad Thai yaparım bak. Bir de harıl harıl ateş lazım, benim elektrikli ocakda olacak şey değil.

Son olarak bizim zavallı italyan Ludo akşam midesini bozmuş, bana email atmış antibiyotikin var mı diye, gittim oteline (benimkinin yanındaydı zaten) benim antibiyotiklerin yarısını verdim, sevinçden ağlamaklı oldu çocuk. Telefonda doktoru çok kızmış zaten güneydoğu Asyaya nasıl Antibiyotik olmadan gidersin? diye. Gezen insanların dayanışması hoş oluyor yolda. Mesela bir adet, yolculuk biterken cebinde kalan parayı yolculuğa yeni başlayan veya devam eden birine vermekmiş. Bu yüzden epey alışveriş etmeden dönmem sanırım.

2 yorum: