28 Şubat 2012 Salı

Tuhaf Bir Gökyüzünün Altında (Reprise)



Geçen aralıkta ispanyol bir arkadaş ile tanışmıştım Katmandudan Delhiye gidecek uçağı beklerken. Uçakta da beraber oturduk uzun uzun lafladık, hayatlarımızdan, yolculuğumuzdan, nereye gittiğimizden, orada ne bulmayı umduğumuzdan. Ben eve dönüyordum, o ise onüç aydır yollardaydı ve Yeni Zelandaya gidiyordu, bir iş bulup üç dört ay kalabilmek için.

Sevdiğimiz bir yerde oradan ayrılırken ruhumuzun bir parçasını bırakıyoruz, demişti, otel odasında kitabını unutur gibi, ilerde bir gün tekrar buluşup birleşmek ümidi ile...Ona katıldım ama ilerde bir gün bıraktığımız parçamız ile tekrar birleşeceğimiz kısmına değil. Zaman içerisinde eksik olan parçamızın yenisi çıkıyor, vücut gibi ruh da kendini devamlı yeniliyor, bütünlüyor. Hayat boyu parçalarımızı arkada bıraka bıraka yenileniyoruz, değişiyoruz. Bazı yerler (veya kişiler ve şeyler) ruhumuzun sevdiğimiz bir parçası hala orada yaşadığı için kalbimizde önemli bir yer tutuyor. Biz artık bambaşka bir insan olsak bile, bir gün dönüp arkada kalan parçamızı görecek, ona rastlayacak olmamız bizi mutlu ediyor.

Bu filozofik yol geyiği doğaçlamasında geldiğimiz nokta ikimizi de tatmin etmişti. Sonra Delhiye vardık, birbirimize bol şans diledik ve herkes kendi yoluna gitti.

1 yorum: