26 Şubat 2012 Pazar

Bangkok Günleri #3: Lumpini Park Canavarı

Cuma günü lanet olası klimalar çarptığı için hastaydım. Bu durumda fazla yorucu bir program yapmayayım dedim. Şehrin tam göbeğinde kocaman bir park var, bol bol ağaçları, içinde kocaman iki gölü olan süper bir park. Kitabımı alıp bir ağaç altında dinlenmeye oraya gittim, Lumpini Parka.

Etrafta insanlar jogging yapıyor, esneme hareketleri yapıyorlar, çocuklar koşuyor, açık hava body building salonu gibi birşey var, orada takılanlar, göl kenarında uyuklayanlar.... Gayet hoş bir ortam. Acıkırsan hemen parkın dışında sayısız street food seçeneği. Ben de gölgelik bir yer buldum biraz kitap okudum, biraz kestirdim.

Gölde rehberde de yazdığı üzere bol bol balık ve su kaplumbağası var. Dikkatli baktınmı rahat rahat hepsini görebiliyorsun. Ben de iki kestirme arasında suya bakınırken birden 5-6 metre ötemde kafasını sudan çıkarıp taşa yaslamış olan dehşetin yüzü ile karşı karşıya geldim: Lumpini Park Canavarı....

Aman Allahım..Soyu milyonlarca yıl önce tükenmiş olması gereken bu dev kertenkele direkt bana bakıyordu.

Sonra suya atlayıp biraz da profilden poz verdi bana. Bu hayvanı yakalayabilirsem, bilim dergilerine geçer, biyoloji konusunda nobel bile alabilirim diye düşündüm. İsmim tüm saygın dergilerde geçer, bir nevi Darwinn/Indiana Jones karışımı efsane olabilirdim. Bu hayvanı ilk keşfeden kişi olarak ona ismimi vermekde sakınca görmedim: Godzillus Ouzus.

Lakin sinsi sürüngen planlarımı sezmekte ve bozmakta gecikmedi. Atik bir hareketle karaya çıkıp sağa sola yürümeye başladı. Kuyruğu ile beraber iki metre vardı sanırım. Bilenler bilir ki uzakdoğu canavarları radyoaktif ışın çıkarabilirler ağızlarından (bkz Godzilla vs Gigan http://en.wikipedia.org/wiki/Godzilla_vs._Gigan )... Bu yüzden bu tarih öncesi sürüngeni yakalamaktansa kaçmayı ve Silomda sokakda acılı papaya salatası yemeyi tercih ettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder