24 Şubat 2012 Cuma

Bangkok Günleri #1: Deliricem Sıcaktan

Bangkok yazılarımıza tabii Kraldan başlayalım. Tayland kralı meşrutiyete rağmen hala halk gözünde yarı kutsal bir yere sahip. Politik gücü az olsa da herkes ağzından çıkacak lafa bakıyor. Kendisi de adı gibi kral bir kişilikmiş. Fotoğraf çekmeyi seviyor, fakirlere yardım ediyor vb. Buradan biz de Kral Abiye saygımızı sunuyoruz.

Bangkok (BKK) a gelince bir çarptı açıkcası. Bir ay ufacık şehirlerde, minicik köylerde veya sahil kenarında kala kala alışmış bünye sakinliğe. Kalabalık ve gürültülü şehir, trafik, ışıklar, sıcak tokat gibi çarptı yüzüme. İlk iki günü çok koşturmadan otelin yakın olduğu Siam Meydanında dükanlara bakarak veya Khao San da ıvır zıvır yaparak geçirdim. Şehire klimatize olmak lazım. Bu arada Khao San dediğim cadde ucuz Backpackerlerin cenneti ve merkezi. Bodrum barlar sokağının üçüncü sınıf bir taklidine benziyor. Tshirt satıcıları, dandik barlar, ucuz pansiyonlar, dövme dükkanları, sarhoş ingilizler erkekler, patates güzeli ingiliz kadınlar, çok sıcak ve pis bir sokakda altalta üstüste. Aman abi korkunç bir yer.

Siam Meydanı onlarca dükkanı, lokantası ve yan yana yükselan dev AVM leri ile BKK'un kapitalizminin kalbi. Her ne kadar AVM gezmek fikri itici gelse de inanılmaz dükkanlar var. Kitapçılar, müzik dükkanları ve Art Galleryler İstanbulda hayal bile edemeyeceğimiz çeşitlilikde. Yukarda gözüken de şehrin merkezini örümcek ağı gibi saran Sky Train. Korkunç BKK trafiğine süper bir alternatif, şehre de Blade Runner vari bir anti ütopik futuristik hava kattığını düşünüyorum.

Yaşasıııın Kinokuniyaaa...!!!.... Kinokuniya Japon bir kitap dükkanı zinciri. Asyada epey yaygınlar. Sanırım ABDde de varlar. En son Singapurdakine girmiştim. Büyüklüğünü anlatacak kelime bulamıyorum. Sanırım 2 futbol sahası vardır. Yemekden bilime, psikolojiden mangaya, finansdan felsefeye aklınıza gelecek her konuda aklınıza gelmeyecek kadar kitap, ingilizce, çince ve japonca versiyonları ile vardı. BKK daki şubeleri o kadar büyük değil ama yine de ilk gün 4 saatimi geçirtecek kadar büyük. Kitapsever bir insanın, hele değişik konulara ilgi duyuyorsa, kafayı yiyeceği ve çok para harcayacağı bir yer.

Bu ufak bir bölümü sadece. İlk günden yogadan reikiye, Asya yazarlarından klasiklere, mutfakdan spora ve müziğe ve tarihe bir sürü konuda onlarca kitap gözüme kestirdim. Biraz elesem iyi olacak. Sizin de siparişiniz varsa vakitlice verin.

Tuk Tuk.... Onları severiz. Her defasında bizi kazıklamaya çalışsalar da, korkunç BKK trafiğinde işe yaramayıp duman içinde oturtsalar da, severiz. Hele sempatik bir şöföre denk gelirsek 20-30 Baht bahşiş vermeyi ihmal etmeyiz.

Dünyada ABD den sonra en çok 7 Eleven dükkanı olan ülke Tayland. 1990 ların başında gelen firma acaip bir başarı elde etmiş. Ancak buluşmak için ideal bir yer değiller, zira bazen aynı sokakta karşı karşıya veya yanyana bile olabiliyorlar. Yabancılar için pek pratik, traş bıçağından uçak biletine ve SIM kartına kadar bir sürü şey alabiliyorsunuz.

David Lee Roth ne demiş? Crazy from the heat. Aynen. Sıcaktan delireceğim. Sıcaklık güneşle birlikte yükseliyor, sanırım otuzların epey üstüne çıkıyor. Hele öğle vakti tek gölge olmuyor şehirde. Dün akşam bile otele yürürken şakaklarımdan terler aktı, gündüz durumu siz düşünün. Şunun şurasında 3-5 günlüğüne gelmişim, devamlı otelde veya AVMde de oturamam... Esas sorun, dışardan metroya veya bir AVM ye girince ortaya çıkıyor. Bu durumda sıcaklık +35 dereceden -5 dereceye düşüveriyor. Pastörize oldum valla. Sırılsıklam ter bir anda vücudu saran bir buz tabakasına dönmeden çantada ne varsa panik halinde üzerime geçirmeye çalışıyorum.

Esas anlamadığım, devletin resmi meteroloji sayfasında 28C (yazı ile yirmisekiz derece) için COOL yazıp anoraklı adam resmi koyan bir zihniyet neden Air Conditionları bu kadar açıyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder